11 Eylül 2014 Perşembe

Yes, Yes, Yes, Yessssss

Yıllar sonra tevafüken karşılaştım İbrahim Erbıyık'ın Ruhsal Detoks kitabıyla kuzenimin kitaplığında :)

Okuduğum ilk satırdan itibaren şükür ki etkisini hissettirdi bu eşsiz eser. Öncelikle Kuran ve inanç ikliminden başlayarak bilimsel araştırmaları da bizlere sunarak kendi benliğimizi, bedenimizi ve tüm zerrelerimizi temizleme ve özgürleştirme imkanını sunuyor bu eşsiz eser. Okuduğum ilk sayfadan beri özellikle de Duygusal gelişim başlıklı konuyu derinlemesine okuduğumda adeta özgürleştiğimi ve hafiflediğimi hissettim...





İnşallah bu dakikadan sonra tüm olumsuz düşüncelerden, kinden, nefretten, eleştirmekten, kıskanmaktan ve benzeri vücudumuzu ve ruhumuzu yoran tüm olumsuz duygulardan kurtulmak için elimden geleni yapmaya karar verdim. AFFETMEK konulu başlık adeta bir dönüm noktası sunuyor okuyucuların hayatlarında. Kitabın sunduğu bilgiler ışığında affetmenin öneminden kısaca bahsetmek isterim:


  • Geçmişte takılı kalıp, asla affetmemek beynin Biyokimyasını bozar
  • "Kendimiz neyi nasıl istiyorsak, başkası da onu öyle ister." bu da eğer farkında olamazsak bencilce ortaya çıkan çatışmaların artmasına sebep olur. Ama şunu bilmeliyiz ki "Başkası sana kızgınlık duyup zehrini sözleri ile akıttığında, kullandığı kötü sözü kendine karşı kullanmış olur." ve bu da karşımızdakini affedebilmenin en haklı gerekçelerindendir.
  • Ayrıca "Affetmeyip salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı."
  • "Çoğu insan, affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz, haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır. Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrol altında tutmasına son  vermek ve gelecek güzelliklere yer açmak demektir."
  • AFFEDEN, AFFOLUNUR.
  • AFFETMEK, ÖZGÜRLEŞMEKTİR.
  • "Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever." (Al-i İmran Suresi-134)


Şimdi tüm bunlar ışığında bende "No, No, No, Noooo" başlığı ile yazıp eleştirdiğim ÖSYM sistemini ve YDS i affediyorum :) Sonuçta Boğaziçi'nin hazırlığını geçmekte kolay olmadı, bir çok kişiyi test ile değerlendirmek daha kolay ve adaletli, ve ayrıca verdikleri kalemlikler son derece kullanışlı içinde ki şekerlerin de tadı oldukça güzel :)


Bardağın dolu tarafını görüp, hayattan zevk alıp, bol bol affedip, huzurlu olmak dileği ile...

6 Eylül 2014 Cumartesi

No, No, No, Noooooooooo

Yıllar sonraaaaaa tesadüfen karşılaştık Ayvalık yollarında... demeyi isterdim Özgün gibi. Ama bakalım yıllar sonra yarın sınav salonunda kimlerle karşılaşıcam!



Ülkemizin vazgeçilmezlerinden olan, tüm vatandaşların hayatlarında en az bir defa karşılaşmak zorunda kaldıkları o acı deneyimle 4 yıl aradan sonra ve tamı tamına 23 saat sonra bende karşılaşmayı büyük bir korkuyla beklemekteyim. Sonu bol S'li her sınav kategorisi için özel eğitim merkezlerinin açıldığı, girişine ödenen minimum 40-50 lira ile ülke sermayesinin arttırılıp enflasyonun düşürülmeye çalışıldığı o büyük organizasyona ben de katılarak hayırlı bir vatandaş olma yolunda adım adım ilerlemekteyim...



Ben o sınav salonlarına girmeyeli uğurlu kalemler, okunmuş şekerler ve sular, uğur getiren takılar da o salonlara giremez olmuş. Ama olsun varsın uğurlu rotring kalemim benimle gelmesin artık bende bütün yıl piyasada Kızılay dağıtmışcasına herkeste bulunan Faber Castel silgiye, üç beş yeni kaleme ve o muazzam şeffaf kalem kutusuna sahip olacağım için çok heyecanlıyım.





Gelelim sadede. Yarın İnşallah YDS adı altında anılan sözde ingilizce seviyemi ölçtüreceğim sınava teşrif edeceğim. Tabi günlerdir Boğaziçili olmama güvenerekden bu sınavı hiç sallamadım. Ne de olsa derslerde şakır şakır olmasa da oldukça konuşuyorum, yazıyorum, dinliyorum yani derslerden AA alıp Amerikalı hocalarımla muhabbet edebilecek kadar ingilizce bilgisine sahibim Elhamdülillah. Ama tabi özellikle Türkiye'de yaşıyorsan  artistliğin sonu figuranlıktırrr! Bir baktım test kitaplarına yok dıdının dıdısı. O an dedim nasıl Türkçe'yi bilmek yıllardır girdiğimiz Türkçe testlerinde ful yapmamıza yetmiyorsa İngilizce bilmek de YDS de iyi puan almak için yetmeyecek. Bu ironik durum da aslında Türk eğitim sisteminin öğrenme konusundaki yetersizliğini gözler önüne seriyor. Yıllardır Türkçe konuşuruz, Türkçe dersi alırız ama gel gör ki sınavlara göre Türkçe bilmiyoruz. Yıllardır İngilizce öğrendiğimiz varsayılıyor ama yine gel gör ki Boğaziçinde 1 yıl da öğrenilen ingilizceyi 10 yılda öğretemediler. As a result, yarın o sınava gireceğim ve ingilizce bilmediğimi varsayacaklar... Ah bide sevgili arkadaşlarımın bu sınav için hazırlandığını duymasaydım...


İşte, That's all about our country's bullshit education system! Fortunately, I am the member of Boğaziçi University; so, that's enough for me being regarded as fluent in English by instructors in my school.

4 Eylül 2014 Perşembe

Sözlerin En Güzeli



Okursun, yazarsın, duyarsın...
Sonra düşünürsün, planlarsın, hayal edersin düşlerinin, hedeflerinin gerçekleşmesini...

Kahvaltı hazırlanmış ve yatağın toplanmış. Sen ise odanda bilgisayarın başındasın. Şarjı dopdolu olan bilgisayarın senden daha çok acıkmış besbelli sen daha anneciğinin özenle hazırladığı sofraya teşrif etmeden bitiş sinyalleri veriyor. tam o sırada annen tekrar çağırıyor seni sofraya bıkmadan usanmadan... Tamam diyorsun ve bilgisayarı şarja takıp çıkıyorsun odadan. Ama o sırada aklına geliyor daha yüzünü bile yıkamadığın. Doğruya kalkar kalkmaz bilgisayarı açmıştın!






Evde günlük rutinler devam ederken sen yine bilgisayarının başındasın. Ev ahalisi önemli bir şeyler araştırdığı düşünüyor olsa gerek sana hiç ilişmiyorlar. Aslında sen de haklısın. Tam bilgisayarın başına geçiyorsun bir anda bütün bakacakların uçup gidiyor aklından. Mailler, facebook, twitter, instagram, pinterest derken daldan dala bir o sayfaya bir bu sayfaya gezinip duruyorsun. Tabi bu gezinmelere hep boşa mı?? Değil! Hem akademik açıdan, hem sosyal açıdan sana fayda sağlayabilecek onlarca sayfa çıkıyor karşına. Bu sayfaları özenle favorilerine ekliyorsun bir gün yararlanmak için... Ama nafile ne internet yeniliklerinin hızına ne de beynindeki planların hızına yetişebiliyor insan. Sonuç unutulan, bir daha bakılmayan sayfalar ve bilgiler...

İşte tüm bu boşa geçen enerjinin, zamanın ve edinilen bilginin, düşüncelerinin hakkını verebilmek için sen de niyetlenmişsindir bir blok açıp sesini duyurmaya. Ama tabi bu işe karar vermekle bitmiyor her şey. Sayfa dizaynı, içerik hitap edilecek insanlar ve dahası da dahası...

Her işte vardır bir kolaylık deyip işe başlıyorsun ama ilk yazının başlığına karar vermen dakikalarını alıyor. Derken diyorsun ki 'Elhamdülillah Müslümanım' ve elbette ki işlerimin hepsine "Sözün En Güzeli" olan Bismillahirrahmanirrahim-Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla diyerek başlarsın...

İşte ben de böylelikle başlamış oldum ilk yazıma. Yazılarımda özellikle çocuklardan, ailelerinden ve psikososyal anlamda insan ilişkilerinden, müzikten, modadan, seyahatten daha doğrusu ilgimi çekip yararlandığım her türlü bilgiden sevgili okurlarımı haberdar etmeye çabalayacağım.

Ve tabi bu kolay gibi görüp giriştiğim meşakkatli ve son derece özen gerektiren blogger.lık işini bilgisayarın başında bu sevimli kedi gibi şekilden şekle girerek yere göğe sığmayarak yapacağım gibi gözüküyor :)