3 Ekim 2014 Cuma

Kedi Yetinmeyi Bildi!

Her yenilik her yeni günü farklı kılar, yeni bir günün gerçek anlamda içinde olunulduğunu hissettirir insana, mutlu eder insanı... Aslında her yeni gün içerisinde sayısız yenilik içermez mi? Alınan yeni nefesler, yürünen yeni yollar, yeni gülümsemeler, alınan yeni selamlar... Ama dur bir dakika! Bunlar zaten çok sıradan, rutin ve artık fark etme gereksiniminde bile olmadığımız yenilikler değil mi? Hayata bu satırları yazan kişinin perspektifinden (yaşım hala çok büyük olmasa da :) )bakınca yenilik deyince akla gelenler; yeni bir kıyafet, ayakkabı, tatil mekanı, ev, araba vb. şeyler değil mi? Büyüdükçe yenilikleri para ile satın alabilir hale geliyor insan. Halbuki hiç masrafsız bir yolla çocukluğumuzu hatırlayabilsek ya da etrafımızdaki çocukları ve çocuk ruhlu insanları gözlemleyebilsek ne kadar da çok yenilik dolar hayatımıza. 

Henüz korkunun ne demek olduğunun öğretilmediği çocukları  hatırlamak lazım; yollarda korkusuzca koşan, gördüğü bütün hayvanlara korkusuzca ve merakla yaklaşan özgür çocukları... Korkunun ne demek olduğunu çok erken öğrenen bir çocuk olarak daha çok küçük yaşlarımdan itibaren hayvanlar korkulu rüyam olmuşlardı. Bırakın dokunmayı onlara yaklaşmak bile imkansızdı benim için. Onlardan korktuğum her günüm aynıydı...Ta ki bugün Çınaraltının son derece huzurlu ortamında şirin mi şirin bir kedi yanıma gelip bana bakana kadar :) 


O an bütün cesaretimi toplayıp onu sevmeye başladım ve o anın bana verdiği huzuru hala hissedebiliyorum :) Peki neydi o kediyi diğerlerinden farklı kılan, korkmadan sevmemi sağlayan??? O kedide gördüğüm tefekkür. Yani o kedinin elimdeki yemeği almak için üzerime atlamaması, verdiğim bir parça lokmaya burun kıvırıp daha da fazlasını istememesi... 






Çoğumuz yetinmek nedir bilmeyen, üşengeç ve sorumsuz Garfield'a az çok aşinayızdır. Tek derdi yemek olan Garfield'ın bu uğurda yapamayacağı şey yoktur ve bu yüzden de özellikle sahibi ile arası hiç iyi olamamıştır. Bilen bilir Boğaziçinin kedileri meşhurdur ama Garfield cinsi kedileri. Bütün gün güney kampüste elimizde yemeğimiz durmadan kedilerden kaçmak için yer değiştiririz. Asla verdiğimiz parça ile yetinmezler, her zaman hepsinin onların olmasını isterler. Eğer vermemekte direnirsek onlarda almakta direnirler. Sonra da biz kaçarız onlar kovalar ve en sonunda şahsen ben elimde ne varsa onlara vererek onlardan kurtulma yolunu seçerim. Peki nedir Çınaraltı kedileri ile Garfied'ları ayıran??? Garfield'larımız da doğduklarında sevimli, ne verirsen onu yiyen, bize tatlı tatlı bakan kediciklerdi. Ama biz ne yaptık? Etraf kedi mamalarıyla doluyken kendi yemeklerimizin tatlarını onlara öğrettik, onlar açlık nedir hissetmeden ve karınlarını doyurmak için çabalamadan, yemek bulduklarında şükretmelerine izin vermeden onları besledik de besledik...

İşte tüm hızla dejenerasyona giden toplumlarımızda ve insanlığımız da daha fazla Garfield üretmemek adına yetinmeyi bilen kediler olmak dileğiyle...    
Yetinmeyi bilenler için her küçük yenilik daha mutlu yaşanası bir gün değil midir?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder